Deprem ve Ben

deprem-300x230Deprem olduğu gün  televizyonda evleri yıkılmış insanların, içeride kalanları kurtarmak için verdiği çabalarını seyretmek çok üzücü bir olaydı. İzlerken bile insanı etkileyen bu olayın benim başıma da gelebileceğini düşündüğümde tarifi olmayan duygulara kapıldım;

Paçalarımdaki sıcaklığı, sırtımdaki ağırlığı ve başımdaki yaranın bana verdiği acıyı hissetmeye başlamıştım. Ben geleceğimi düşünürken kendimi birden betonların arasında karanlık, sessiz ve neresi olduğunu bilmediğim bir yerde buldum. Üstümde bir ağırlık vardı; kıpırdayamıyordum. Yüzüme ve ağzıma toprak gelmişti; tükürerek ağzımdaki toprağı dışarı attım ve ‘ kimse var mı ‘ diye bağırdım iki kere. Nerede olduğumu anlamıştım. Bir felaketin içinde olduğumu anladığımda ilk önce ailem aklıma geldi. Onlardan hiç haberim yoktu; acaba sağlık durumları iyi miydi, yoksa onlar da benim gibi bir karanlığın içinde kurtarılmayı mı bekliyorlardı. Belki ailemin hepsini kaybettim belki ailemden birini kaybettim bilemiyordum. Her iki durumda benim için bir felaketti. Bütün her şeyimi yitirdiğimi düşünüyordum. Artık kalacak bir yerimin olmadığını, beni sevecek, okşayacak benimle gülecek, şakalaşacak, bana şefkat ve ilgi gösterecek ve benim sevebileceğim, sorunlarımı anlatabileceğim, sarılıp okşayabileceğim, kucağıma alıp öpebileceğim, beraber oyun oynayabileceğim hiç ama hiç kimsemin kalmadığını. Artık yalnızdım. Çevremdeki insanların çoğu yara almış , kayıplar vermiş hayatı şuandan itibaren değişmiş insanlar olacaktı. Hâlbuki böyle mi olacaktı? Benim yapmış olduğum planlarım vardı, yaşamak istediğim bir hayatım vardı. Ben yarın arkadaşımla buluşacaktım, ben yarın okula gidecektim, işime gidecektim, ilk defa ertesi günün bir an önce olması için dua ediyor ve bunu çok istiyordum. Çünkü kendi geleceğim için düşündüğüm düşüncelerimi yarından itibaren hayata geçirecektim. Her şey çok güzeldi ve ilerisi de çok güzel olacaktı. İleride yüksek mevkilere geleceğime, insanlarca saygı göreceğime, zengin olacağıma, arabamın evimin olacağına, en güzel elbiseleri giyeceğime, ailemin ve tüm yakınlarımın isteklerine cevap vereceğime, yaşamadığım güzellikleri yaşayacağıma ve çok güzel bir yaşam süreceğime inanıyordum. Göremediğim yerleri görecek dünyayı tanıyacaktım. Yarın her tarafı çiçeklerle dolu olan bir bahçenin kapısından içeri girip koşmaya başlayacaktım. Düşlediğim geleceğim yarından itibaren başlıyordu. Artık eski hayatımın son günüydü. Uyandığımda kendimi, büyüklüğünün ne kadar olduğunu bilmediğim, çiçek bahçesinde koşmaya hazır hissedecektim. Ama olmadı. Ben bilmiyordum ki bu isteklerimin gerçekleşmeyeceğini ve hatta elimdekileri kaybedeceğimi. Her şey bir anda olmuştu.

Etraf hala karanlık ve dumanlıydı. Bu karanlığı bozacak bir ışık arıyordu gözlerim. O ışığı görmeyi sabırsızlıkla bekliyordum. Bir ses duyup irkildiğim an kendimden geçmiş olduğumu anladım. Beklediğim ışığı görüyordum ama ışık bana çok uzaktı. Karanlığı delen ışık bana doğru yaklaştıkça içimi inanılmaz bir heyecan kapladı. Kurtulacaktım bu karanlık ortamdan. Gözlerim iyice açılıyor ışığın bana doğru gelişini izliyordum. Bir ses ‘ kimse var mı ‘ diye bağırıyordu. Büyük bir sevinçle ‘ vaaar ‘ diye bağırdığım an vücudumdaki ısı değişikliğini hissettim. Çünkü içimdeki heyecanın yerini büyük bir korku kapladı; bağıramıyordum. Ağzımdan çıkan sesi kendim bile zor duyuyordum. Bana yaklaşan ışık beni geçmek üzereydi. Tüm gücümle bağırıyor, hareket ediyor, bir şeyler yapmaya çalışıyordum. Ne yazık ki ışık giderek benden uzaklaşıyordu. Gözyaşlarıma hakim olamıyordum, bu kurtulabilmem için son umuttu. Ve yine karanlığa gömülü kalmıştım. Bir ara gözlerimin kamaştığını hissettim. Gözlerimi araladığımda bir ışık gördüm. Bu sefer ışık sanki daha fazlaydı. Kulağıma gelen sesler hem daha güçlü hem de yakından geliyordu. Kendimi çok yorgun hissediyor sadece gözlerimi oynatabiliyordum. Işığın arasından bana doğru uzanan bir el gördüm; ‘ elini ver ‘ diyordu birisi. Bunu yapmak bana çok zor geliyordu. Tükenmekte olan enerjimi toplayarak sol elimi hareket ettirmeye başladım. Elimin hareketini bir filmi seyreder gibi seyrediyor onun benim bir parçam olduğuna inanamıyordum. Ve parmaklarımla bir daha hiç bırakmayacakmışcasına uzanan ele sarıldım. Gözlerim hala yarı açıktı. Gözlerime çarpan ışığın giderek arttığını hissediyordum. Işık arttıkça sanki üzerimdeki yük azalıyordu. Ayaklarımdan da bir yük kalktığını hissettim. Gözlerimi tam açtığımda artık karanlık yoktu. O an yeniden doğmuştum.

Okumuş olduğunuz Deprem ve Ben adlı yazım Mersin’in yerel gazetelerinden Çınar gazetesinde 2000 yılında yayımlandı.

dep-gaz-300x199

BÖLÜM-I