İnsanlar kendi yapmış olduğu güzel şeylerin övülmesini, yapmış olduğu hataların ise göz ardı edilmesini isterler. Bu davranış kişilerin beğenilme içgüdüsünün bir sonucu olarak karşımıza çıkar. Ne var ki bizler bu duyguya sadece bizim sahip olduğumuzu düşünerek karşımızdaki insana bu gözlük çerçevesinden bakarız. Halbuki her insan övülmekten ve kendisine arka çıkılmasından hoşlanır. Çevresinden destek görmesi onun için, ona karşı verilen önemi ve değeri ifade eder. Ne kadar düşünülür, ne kadar desteklenir ve övülürse o kadar mutlu olur. İnsanlar bunu bildiği halde karşılarındaki insanları yüceltmekte ve onlara karşı övgüde bulunmakta maalesef biraz cimri davranırlar. Esas olan güzel olan her şeyin övülmesi, gerekli değerin verilmesi ve bunun ifade edilmesidir. Bizler karşımızdaki insanların yapmış olduğu güzellikleri beğeniriz ama pek belli etmemeye çalışırız. Karşımızdaki insan bizden başarılı olmuşsa onu kıskanır onunda bizim gibi olmasını isteriz ve bu uğurda çalışmalarımıza(!) başlarız. Onun gibi olmak ister, elimizden gelmiyorsa o insanı durdurmaya çalışırız. Yapmış olduğu olayların basit ve yapılabilir olacağını ima eden bir tavır takınır ve ‘istesem bende yapabilirim’ avuntusunun arkasına saklanırız. İnsanları yermekle, onlara değer vermemekle ve kendimizi onlardan üstün görmekle bir yerlere varamayacağımızı aksine insanları överek, onlara gerekli değeri vererek ve onların da bizler gibi bir insan olduğunu idrak ederek olaylara yaklaşmamız gelişimimiz açısından son derece önemlidir. Bizler birey olarak kendimizi geliştirdiğimiz zaman toplumun gelişmesine de katkı sağlamış oluruz. Gelişmiş bir toplum oluşturmanın birinci koşulu bilinçli bir birey oluşturmaktır. Kendisini geliştirmiş bireyleri bizler kendimiz yıpratmaya, kırmaya, parçalamaya çalışırsak kendi geleceğimizi yok etmiş oluruz. Bu nedenle gelişmiş ve bilinçli bir toplum yaratmak istiyorsak eğitimli insana değer vermeli ve onu teşvik etmeliyiz.